Bel Fıtığı Nedenleri
Öncelikle bel fıtığını tanımlamak, nedenlerini anlamamızı daha kolaylaştıracaktır. Omurgamızın alt kısmında yer alan ve 5 adet olan bel omurları arasında “disk" adı verilen elastiki kıkırdak dokunun aşırı yüklenmeler ve/veya yapısının bozulması sonucu bulunduğu yerden omurilik kanalına ve bacağa gelen sinirlere doğru yer değiştirmesi sonucu ortaya çıkar. Bu kıkırdak dokunun yapısını bozan nedenlerin başında yaşlılık gelir, ayrıca dejeneratif romatizmal hastalıklar, bazı enfeksiyonlar diğer nedenlerdir.
Aşırı yüklenme nedenleri arasında ise; obezite (aşırı kilo), bazı meslekler (ev hanımı, hamal, inşaat işçisi gibi ağır işlerde çalışanlar, uzun süre oturmak suretiyle masa başı işi yapanlar, garson, öğretmen gibi sürekli ayakta durarak çalışanlar, yoğun stres altındaki yöneticiler), ters ve ani yapılan bel hareketleri sayılabilir.
Bel Fıtığı Belirtileri
Bel ağrısı ile birlikte bir ya da her iki bacağa vuran ağrı, bacak ve/veya ayaklarda uyuşma, ayakta değişik derecelerde güç kaybı, yürümede zorluk, ileri evrelerde idrar kaçırma, iktidarsızlık ve büyük abdest tutamama görülebilir.
Boyun Fıtığı Nedenleri
Bel fıtığında anlatılan mekanizmalar boyun fıtığı için de geçerlidir. Dolayısı ile nedenler de benzerdir.
Boyun Fıtığı Belirtileri
Boyun ağrısı; bir ya da her iki omuz, kol-önkol ve elde ağrı, sırta ve kürek kemiğine yansıyan ağrılar, kollarda ve/veya ellerde uyuşma, güç kaybı, ileri evrelerde bacaklarda da kasılma ve/veya güç kaybı, yürümede ve denge sağlamada zorluk, hatta boyundan aşağıya felç durumu ile karşımıza çıkabilir.
Bel ve Boyun Fıtıkları İçin Klasik Tedaviler
Her bel ve boyun ağrısı fıtık anlamı taşımaz. Fıtıkların da yaklaşık % 95'i ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilebilir. Bu yöntemler arasında; istirahat ve ilaç (ağrı kesici ve kas gevşetici) kullanımı, kilo verme, tam ortopedik yatak önerilmesi, yürüyüş, yüzme, egzersiz, fizik tedavi sayılabilir.
Klasik Ameliyatların Dezavantajları
Günümüzde en geçerli ameliyat tekniği “mikrocerrahi diskektomi” yöntemidir. Adından da anlaşılacağı üzere mutlaka mikroskop kullanılır. Ayrıca ameliyathanede mesafe tayini yapılmasında yararlanılan skopi adı verilen cihazın ve mikrocerrahiye uygun aletlerin de olması gerekir. Eğer mikrocerrahi tekniğin avantajlarını belirtirsek, diğer yöntemlerin dezavantajları da kendiliğinden anlaşılacaktır.
Mikrocerrahi teknikte oldukça ufak bir yerden (yaklaşık 1 cm) girilir. Böylece daha az doku hasarı olur, yara iyileşmesi çabuk ve mükemmele yakın olur. Pansuman ve dikiş alma sorunu olmaz. Hasta çok hızlı bir şekilde ayaklanabilir ve yine kısa bir süre içerisinde normal ev ve iş yaşamına dönebilir.
Fıtığın tekrarlama (%2'nin altında) ve yara sahasında enfeksiyon gelişme (yaklaşık % 0,5) riski düşüktür. En önemlisi de cerrahiye bağlı istenmeyen durumlar (komplikasyon) mikrocerrahi teknikte bariz şekilde (% 0,5'in altında) düşük olup, bu da hasta açısından oldukça konforlu ve güvenli bir ameliyat anlamına gelmektedir.
Narkozsuz Bel Ameliyatlarının Avantajları
Narkozsuz (epidural anestezi ile) bel ameliyatı maalesef hala çok az cerrah tarafından uygulanmaktadır ancak yakın bir gelecekte öneminin anlaşılıp, daha da yaygınlaşacağına yürekten inanıyorum. Bu yöntemde bir anestezi uzmanı hekim arkadaşımız belin uygun bir bölgesinden özel iğne ile kıl gibi ince bir kateteri, kemik ile omurilik zarı arasına yerleştirir, buradan bir takım ilaçların verilmesi ile ameliyat edilecek bel bölgesinin uyuşmasını sağlar.
Ancak en önemlisi hastanın bacaklarında hareketlilik korunur. Bu yöntemle yapılan bel ameliyatlarının, doktor açısından avantajı; hasta ile birebir iletişim kurulabilmesi ki bu ameliyat sırasında ayak ve/veya bacak hareketlerinin kontrolüne olanak sağlar. Bacağa gelen sinire en ufak bir temasta hasta bacağında ağrı veya bir elektriklenme olduğunu ifade eder, böylece sinire hasar verme olasılığı neredeyse sıfıra indirgenmiş olur.
Hasta açısından avantajları; doktorunun ameliyatını gerçekleştirdiğini bilmenin verdiği güven ve rahatlama duygusu, müzik dinleme, sohbet edebilme, hatta telefonla görüşme, dergi-gazete okuma konforunun olması, genel anestezinin (narkozun) riskli olduğu hastalıklara (kalp Hastalıkları, astım, diyabet, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği vb.) sahip olanlarda, aşırı kilolularda daha güvenli bir ameliyat sağlamaktadır. Ameliyattan hemen sonra yeme-içme serbesttir. Hasta 2 saat içinde yürütülebilmekte ve aynı gün taburcu edilebilmektedir.
Epidural anestezi tekniğinin yan etkisi hemen hemen hiç görülmemektedir. Oldukça güvenli olup, yapılışı açısından da hastaya verdiği bir rahatsızlığı olmadan ve 10 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleştirilmektedir.
Sonuç Olarak
Ameliyat önerilmiş bel sorunu olan hastalar ameliyat olmaktan değil geç kalmaktan korkmalıdır. En kısa zamanda tercihen epidural anestezi altında mikrocerrahi teknik ile yapılan güvenli ve konforlu ameliyatı gerçekleştirecek hekimlerine başvurmalıdırlar.
Yorum Yap
Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap
Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.