Gıda simgesel olabilir. Eski zamanlardan beri, insanlar belirli gıdalara çeşitli nitelikler atfetmişlerdir. Örneğin, bazı erken Yakın Doğu uygarlıklarında, gıdalar sıcak ya da soğuk niteliklere sahip olarak belirlenmişler ve ikisinin aynı yemekte birleştirilmemesi öğütlenmiştir. Bazı ilkel toplumlar, bir kaplanın kalbini yemenin insanın cesaretini arttırdığına inanıyorlardı.
Bugün bile, toz haline getirilmiş gergedan boynuzunun cinsel güç vereceği inancı nedeniyle, gergedanlar türleri tükenecek kadar çok avlanmaktadırlar. Gıdaların özelliklerinin küçük değişikliklerle onları yiyenlere geçtiği şeklindeki ilkel beklentiye, modern Batı dünyasında, kas oluşturma amacıyla çok miktarda proteinli gıda yiyen ve protein ilaveleri alan sporcular örnek oluşturmaktadırlar.
Olağandışı yeme alışkanlıklarının benimsenmesi, kişinin politik görüşlerini ifade etmesi için bir araç ya da bir protesto yolu olabilir. Beslenme konusundaki görüşlerin dinsel bir yönü bile olabilir. Kuşkusuz beslenmeyle ilgili iddialarda bulunmaya hazır ehliyetsiz birçok insan vardır. Ortaya çıkardıkları modalar gelip geçer, genellikle kısa fakat yoğun bir coşkuyla belirginleşir ve sonra ilgi söner; sonra da yerini aynı şekilde güçlü ve giderek azalan başka bir ilgi ya da umut alır.
"Beverly Hills diyeti" böyle bir modadır. Bu diyete göre, ilk 2 hafta kilo kaybetmek ve güç kazanmak için insanın yalnızca meyve yemesi gereklidir. "Scarsdale diyeti", "Cambridge diyeti" gibi, kilo vermeye yönelik düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli (ketojenik) bir diyettir. Tüm bu diyetler, kısa yoldan nasıl yağ kaybedebileceğinize ilişkin çekici ama yanlış teorilere dayanmaktadırlar. Bunların çoğu kitap biçiminde yayınlanmıştır ve ticari başarı kazandıkları açıkça görülmektedir. Aldığımız çeşitli gıdalara ve sağlıkla ilişkilerine dair bilimsel araştırmalar, her yıl ortaya çıkan bazı modalara istemeden neden olmaktadırlar. Belirli bir gıdanın özelliklerine ilişkin olarak, bazen saygın yayınlarda, birkaç bilimsel rapor yayınlanır ve hemen ardından moda makinası işlemeye başlar. Çok geçmeden, tüm ülkedeki gazeteler ve dergiler bazı gıdaların sihirli yararlarını ya da ciddi zehirlerini tartışmaya başlar.
Bugünkü yulaf kepeği modası buna bir örnektir. Diyette lifin, özellikle çözülebilir lifin kullanımının kuşkusuz besleyici yararlan vardır; ama yulaf kepeğinin piyasada tanıtılma biçimi ve halk tarafından kabul edilme tarzını, bu yararından çok moda belirledi. Her gün bir ya da iki porsiyon yulaf kepeği yemenin kolesterolün düşürülmesine yardımcı olabileceği düşüncesini destekleyecek araştırmalar vardır ama bu tür bulgular çok büyük bir ticari dalgaya yol açmıştır. Tavsiye edilen miktarlar olan günde 35 ilâ 40 gram yulaf kepeğine eşdeğer olmak üzere 6 ya da daha fazla bardak yulaf tahılına ihtiyacınız olduğu halde, birçok tahıl şirketi birdenbire yulaf kepeği ürünlerinin yararlarını anlatmaya başladılar. Psyllium tohumu gibi diğer lif kaynaklarıyla ilgili bir yan ürün etkisi de söz konu ediliyor. Hatta mısır koçanı unu bile tahıl ya da pişirme bileşenlerine dâhil ediliyor.
İnsanlar tüm ihtiyaçlarının kolesterol seviyelerini düşürmek olduğuna inanarak yulaf kepeği tüketiyorlar. Kan yağlarının kontrolü için başka diyet değişikliklerine de ihtiyaç olduğunu göremiyorlar. Ayrıca, yulaf kepeği ve diğer lifler, bağırsakta kalsiyumla birleşerek vücudunuzun özümseyemeyeceği bir bileşik oluşturabilir. Böylelikle, kalsiyum ve lif, potansiyel olarak yararlı etkileri gerçekleşmeden vücuttan atılırlar. Bu nedenle, diyetinizde lif oranı yüksekse, normalden daha fazla kalsiyuma ihtiyacınız olabilir.
Yulaf kepeğini lezzetli hale getirmek için kullanılan bazı maddelerin yağ ve şeker oranı çok yüksektir. Genel olarak lif tüketiminizi arttırmak iyi bir fikirdir, ama belirli bir gıdaya çok fazla odaklanmak iyi değildir özellikle bir ekmeği kepeği için yemek aynı zamanda, kan kolesterolünü yükseltme potansiyeli, yulaf kepeğinin potansiyel yararlarını çok aşan tereyağı, şeker ve başka bileşenleri çok miktarda tüketmek anlamına geliyorsa.
Birkaç yıl önce ortaya çıkan benzer bir moda, büyük ölçüde efsanevi olan bir hastalığı içeriyordu. Hipoglisemi, kanda anormal derecede düşük bir glikoz seviyesini belirten bir terimdir. İnsülin ya da oral hipoglisemik ilaçlar alan şeker hastalarında (bkz. Şeker Hastalığı) ve bazı nadir tümörlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Ancak bununla ilgili bir moda başladı. Moda, yemekten birkaç saat sonra aç, asabi ya da sinirli olan insanların "hipoglisemi" olduklarını yönünde.
Gıdalara ilişkin diğer yaygın yanlış anlayışlar arasında, bazen vitaminlere ve minerallere atfedilen olağanüstü güçler yer alır. Vitamin E ticari sömürünün bir hedefi gibi görülmektedir. Bir teoriye göre yüksek dozlarda E vitamini cinsel performansı arttırır. Başka bir teori E vitamininin kalp hastalığını önleyebileceğini öne sürer, c vitamininin de soğuk algınlığını önlemeye yararlı olduğu kabul edilir. Yürütülen araştırmalar bunun doğruluğunu kanıtlamamıştır.
Balın eşsiz besleyici yararları olduğu şeklinde iddialar çok sık duyulur. Doğru değildir. Bal esas olarak normal şekerle aynı besleyici özelliklere sahiptir. Vücudunuz onları işleme ve kullanma konusunda bir fark gözetmemektedir.
"Organik" koşullarda yetiştirilen gıdaların besleyici kalitesinin daha yüksek olduğuna dair iddialar vardır, inorganik (kimyasal olarak üretilmiş ve işlenmiş) gübreler kullanılarak üretilen gıdaların besleyici kalitesinin daha düşük olduğu ileri sürülmektedir. Ancak, laboratuvarda incelendiklerinde, "organik" gübreyle yetiştirilmiş gıdalar ile ticari gübrelerle yetiştirilmiş olanlar arasındaki farklar pek azdır ya da hiç yoktur. Organik bahçecilik ve çiftçilik uygulamaları, koruyucu bir bakış açısından arzu edilir olabilir, ama elde edilen gıda, besleyicilik açısından geleneksel şekilde üretilmiş gıdadan daha üstün değildir.
Gerekli proteinleri, yağları, karbonhidratları, vitaminleri ve mineralleri içeren dengeli bir diyet alan kişi için, daha sağlıklı olmayı vadeden moda diyetler yararsız olmanın dışında zararsız bile olabilirler. Acı gerçek şudur ki, katkı maddeleri ya da özel gıdalar hastalıkları önleyemez. Diyetle hastalıktan kaçınmanın en iyi yolu, dengeli bir diyet uygulamaktır.