Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. F. Suna Kıraç; Böbrek hastalarının tanısı hakkında önemli bilgiler verdi.
Endişeleriniz Varsa Doktora Başvurun, Erken Tanı Önemli
Kronik böbrek hastalıklarının en önemli nedenleri; hipertansiyon, diyabet, böbrek taşları, enfeksiyonlar ve idrar akışının yavaşlamasına neden olan diğer durumlardır. Kalp ve damar hastalıkları, böbreklerin kanlanmasını bozarak böbrek yetmezliğini tetikleyebilmektedir.
Erken tanı tedavinin sürecini de kolaylaştırıyor ve böbreklerde kalıcı hasar gelişimini önlemek ve organ nakli gereksinimini azaltmak açısından önemlidir. Tanının gecikmesi ile halsizlik, bulantı, iştahsızlık ve bazen ateş şeklinde ortaya çıkan genel yakınmalar, böbreklerde geri dönüşümsüz işlev kaybına neden olmakta ve diyaliz tedavisi gerekmektedir. Hastalarda böbrek yetmezliği ve diyaliz tedavisi; kalp, beyin gibi diğer organlarda istenmeyen etkiler yaratmakta, hastaların %50’si kalp-damar hastalıklarına, %20’si ise diyaliz tedavisinin yan etkilerine bağlı olarak kaybedilmektedir.
Böbrek Hastalığının Teşhisinde En Çok Kullanılan Yöntemler
Kan ve idrar testlerine ek olarak; ultrason, kontrastlı-ilaçlı böbrek grafisi, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve sintigrafik yöntemlerdir.
En sık uygulanan yöntem olan ultrason ile böbreklerin yapısı, yeterince kanlanıp kanlanmadığı değerlendirilir fakat böbreklerin süzme işlevi değerlendirilemez. Böbreklerin süzme fonksiyonunun normal olup olmadığı, ilaçlı böbrek filmi (IVP), bilgisayarlı tomografi, gadolinum manyetik rezonans görüntüleri gibi kontrast madde ya da sintigrafi gibi radyoaktif madde uygulamalarından sonra alınan böbrek görüntüleri ile değerlendirilir. İleri yaştaki, diyabet hastası, idrar söktürücü ilaç kullanan ve yeterince sıvı alamayan hastalarda ise, kontrast maddelerin olumsuz etkilerinin ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Genel kural olarak kontrast madde uygulaması, süzme işlevi ileri düzeyde azalmış kronik böbrek hastalarında tercih edilmemekte; ancak özel durumlarda kontrollü olarak uygulanabilmektedir.
Sintigrafik Yöntemler Düşünülenin Aksine Zararsızdır.
İlaçlı görüntüleme yöntemlerinin (IVP, BT ve hatta MRG) aksine, sintigrafik görüntülemede kullanılan radyoaktif maddelerin böbrekler veya diğer organlar üzerine olumsuz etkisi yoktur. Ciddi böbrek yetmezliği olan hastalarda da güvenle uygulanabilir; tedavi planlanması ve izlemi açısından diğer yöntemlerle elde edilemeyen bilgiler verir. Damar yolu ile uygulanan ve böbreklerle vücuttan atılan radyoaktif maddelerin bilinen ciddi yan etkileri yoktur. Sintigrafik çalışmalar sırasında hastanın maruz kaldığı radyasyon miktarı, genel inanışın aksine; yüksek olmayıp elde edilen bilgilerin faydası ile karşılaştırıldığında göz ardı edilebilecek düzeydedir. Radyonüklid görüntüler, böbrek damarlarında daralma, hipertansiyon veya diyabete bağlı enfeksiyonlar ve yapısal bozukluklar gibi böbreklerde hasar oluşturan hastalıkların ayırıcı tanısında önemli rol oynamaktadır.
Sintigrafik görüntüler, organ nakli olgularında verici ve alıcının böbrek işlevlerinin değerlendirilmesi dışında; kalp, beyin, paratiroid bezi, kemikler gibi diyaliz tedavisinden olumsuz etkilenen organların işlevinin ve yapısal bozukluklarının değerlendirilmesinde de klinisyene önemli bilgiler sunar. Nakil sonrası başarı sağlanmasında sintigrafik çalışmaların önemi büyüktür. Nakil işlemi öncesinde, vericinin böbreklerinin yapı ve işlevlerinin değerlendirilmesi, normal çalışan uygun böbreğin hastaya nakledilmesini sağlayacak ve böylece alıcıya nakledilen böbrekte istenmeyen klinik tabloların gelişimi azalacaktır.
Yorum Yap
Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap
Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.