Türk Dermatoloji Derneği Başkanı Ertan Yılmaz, yaz dönemiyle ciltteki leke sayılarının da artacağını belirterek, "(30 mu 50 mi faktör alalım) diye tartışılıyor. Gerçekte 30 faktörün güneşten koruyucu özelliği yüzde 95 ise 50 faktörün koruyuculuğu yüzde 97'dir. Yani tamamen koruyan bir güneş kremi yoktur. Onun için fiziksel koruyucular önemli" dedi.
Lekelere Yol Açıyor
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, yaptığı açıklamada, uzun süren kışın ardından yazın cildin ışık görmesiyle renklerin açıldığını ve lekelerin ortaya çıktığını söyledi.
Güneşin şiddeti arttıkça renk üretmeye eğilimli olanlarda daha sık lekeler görüleceğini anlatan Yılmaz, eskiden gebelik maskesi olarak tanımlanan "melazma"nın erkekler ve kadınlarda sıkça gördüğünü belirtti.
Güneşin lekeleri tetiklediğini, güneş almasa dahi kuvvetli ışıkta da lekelenmelerin olabileceğini kaydeden Yılmaz, "Çok az ışık bile yeterli olabiliyor. Ne kadar kaçınırsak kaçınalım mutlaka olacaktır. Olmasını engellemek için güneşin yoğun olduğu zamanlarda dışarıya çıkmaktan kaçınmamız gerekiyor" diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü Kısıtlama Getirdi
Yılmaz, güneşli havada şapkanın yanında şemsiye kullanmak gerektiğini, fiziksel korumanın kimyasal korumadan daha önemli olduğunu vurguladı.
Şemsiye, şapka kullanımının yanında, güneş kremi de kullanılabileceğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"Güneş kremleri 15, 20, 30 faktör, 50 artı diye gidiyor. Daha önce faktör sayısında 60, 80, 90 diye kavramlar çıkmaya başlamıştı ancak Dünya Sağlık Örgütü bu kavramlar tüketiciyi yanılttığı için bir kısıtlama getirdi. 50 artı ifadesi kullanılıyor. Yani güneşten koruyucu kremler konuşulurken güneş yanığından koruma ve lekeden koruma noktasında iki tercih yapmamız gerekiyor. Güneş yanığından koruyacak olacak ultraviyole B, ışığın yakmasını, renk artışını önlemek için de özel kimyasal maddeler, ultraviyole A kremler kullanılmalı. '30 mu 50 mi faktör alalım' diye tartışılıyor. Gerçekte 30 faktörün güneşten koruyucu özelliği yüzde 95 ise 50 faktörün koruyuculuğu yüzde 97'dir. Yani tamamen koruyan bir güneş kremi yoktur. Onun için fiziksel koruyucular önemli."
Yılmaz, güneşten koruduğu yönünde "yüceltilen" kremlerin iki saatte bir yenilenmemesi halinde bir anlamı kalmadığını, denize girdikten sonra da kremin yenilenmesini gerektiğini söyledi.
"Faktör Sayısı Arttıkça Kimyasal Oranı Artıyor"
Piyasada çokça güneş kremi olduğunu ve renklenmeyi önlemek için ultraviyole A kremlerin tercih edilebileceğini ifade eden Yılmaz, "Onların 30 faktörlü olması yeterlidir. Türk toplumunun önemli bir kısmının deri tipi, iki ve üzeridir. Bundan dolayı sadece çok ciddi hastalığı olanlar 50 faktör kullanabilir" dedi.
Kremlerin faktör sayısı arttıkça kullanılan kimyasalların da arttığını dile getiren Yılmaz, "Bir sürü kimyasal maddeyi yüzünüze sürüyorsunuz. Sürekli yüzünüzde kalıyor ve derideki sıyrıklardan, vücut o kimyasal maddelerle tanışıyor. Zaman içinde belki de onlara karşı reaksiyon gelişecek. Yani onların alerji yapma potansiyelleri var. Hiçbir güneşten koruyucu kimyasal, masum değildir" dedi.
Yılmaz, güneş kremini sürdükten 30 dakika sonra koruyucu etkisinin ortaya çıktığına dikkati çekerek, kremin makyajın altına sürülmesini önerdi.
Her Üç Saatte Bir Yenileyin!
Güneş kremlerinin her üç saatte bir yenilenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Üç saatte bir yenilemek için her defasında makyajı silip, kremi sürmek gerekiyor. Bu yüzden fiziksel koruyucuları öneriyoruz" dedi.
Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bizim asıl derdimiz çocuklar ve bebeklerdir. Çünkü 30, 40'lı yaşlarda deri kanseri oluyorsak bu üç, beş, on yaşında aldığımız güneşin etkisiyle oluşuyor. Faturası daha sonraki yıllarda çıkıyor. O nedenle riskli yaş grubu elbette bebeklerdir. Tabii ki D vitamini için güneşlenmesi gerekiyor ama belirli bir ölçüde olması lazım. Güneş yanıklarına neden olmayacak şekilde güneşlenmek gerekiyor. Bebekleri güneşe çıkarırken, kolunu bacağını gösterin ama mutlaka yüzünü, boynunu koruyun. Yüzümüz, kollarımız, boynumuz sürekli güneş alıyor ve erken yaşlanmaya neden oluyor."