Retina Dekolmanı

Gözde ağtabakanın pigmentli epitel örtüsü ile ışık alıcıları tabakasının yaralanma ya da hastalıklar sonucu birbirinden ayrılmasıdır.

Gözde ağtabakanın pigmentli epitel örtüsü ile ışık alıcıları tabakasının yaralanma ya da hastalıklar sonucu birbirinden ayrılmasıdır ve hemen tedavi edilmesi gerekir.

Ağtabaka (retina) ayrılması gerçek bir ayrılma değildir. Ağtabakanın damar tabakaya (koroit) yapışık olan pigmentli tabakasının, camsı cisimle bağlantılı olan sinirsel tabakadan ayrılmasıdır. Bu ayrılma genellikle ağtabakanın damar tabakaya yapışık olduğu iki noktada, yani kör nokta ve dişli sınırda (oro serrata) gerçekleşir.

Ağtabaka ayrılmasının klinik olarak başlıca iki tipi vardır: Birincil ya da nedeni bilinmeyen olgularda ayrılmayı açıklayacak herhangi bir lezyon ya da bozukluk yoktur; ikincil olgularda ise ayrılma ağtabakayla ilgili bir hastalık ya da bozukluktan kaynaklanır.

Birincil Ağtabaka Ayrılması

Yapılan bütün çalışma ve incelemelere karşın birincil ağtabaka ayrılmasının nedenleri aydınlatılamamıştır. Özellikle ileri derecede miyopluğun, göz küresinin boyuna çapını artırarak ayrılmayı kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Ağtabaka bu uzamaya uyum sağlayamadığından gerilerek ayrılmaya başlar. Ağtabakanın çevrel bölümlerini etkileyen bazı ayrılma tiplerinin kalıtsal özellik taşıdığı ve doğumsal bir ağtabaka kistiyle ilişkili olduğu sanılır. Ayrılma miyopluk dışında, ağtabakadaki yaşlılık değişikliklerine bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Gene de günümüzde bu önemli hastalığın temel nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Oluşum sürecini açıklamaya yönelik çeşitli kuramlar tartışılmaktadır.

En yaygın kabul gören kurama göre ayrılma ağtabaka ve damar tabakayı etkileyen bir doku yıkımı sürecine bağlıdır. Bu yıkım süreci gözün bütün katmanlarını etkileyen miyopluktan ya da yaşlılıktan kaynaklanabilir.

Hasta belirtileri kolayca -fark eder; öncelikle de görme bozukluklarından rahatsız olur. Genellikle görme alanının bir bölümünü tül gibi örten bir bulanıklık görür. Bulanıklık hızla yayılarak birkaç saatte görme alanını bütünüyle örtebilir. Bazı olgularda hastanın görüşünü engelleyen koyu sislenme ortaya çıkar. Sislenme sabah saatlerinde yoktur, gün ilerledikçe artar. Hasta birkaç gün sonra cisimleri dalgalı gördüğünü fark eder. Bu belirti ağtabakanın fovea adlı en duyarlı bölümündeki doku yıkımının merkezi görüşü bozduğunu gösterir.

Oftalamoskopla yaptığı göz muayenesinde hekim ağtabakanın ayrıldığı bölgede grimsi, hareketli, dalgalı bir alan görür; bu alan ağtabakanın parlak kırmızı renkteki öbür bölümünden kolayca ayırt edilebilir. Ayrılma sınırlı bir alandaysa göz dibinin geri kalan bölümleri sağlıklı görülür; kör nokta ve san leke (macula lutea) normaldir.

Ağtabakada yırtıkların bulunması tedavinin etkililiği açısından çok önemlidir. Yırtıklar oval, at nalı ya da yarımay biçiminde olabilir. Yırtılma alanlarında ağtabaka ve damar tabakada doku yıkımına bağlı değişiklikler saptanır. Bu değişiklikler büyük olasılıkla ağtabaka ayrılmasının ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Doku yıkımı camsı cismi de etkileyebilir. Bunun sonucunda oluşan bant biçimindeki lezyonlar geri çekilirken ağtabakayı da birlikte çekerek yırtılmaya neden olur.

İkincil Ağtabaka Ayrılması

Değişik hastalık süreçlerinin sonucu olabilir. Nedenleri üç grupta toplanabilir:

İleri derecede miyop olan ve ağtabakasında doku yıkımı değişiklikleri bulunanlarda tren yolculuğu ya da jimnastik sırasındaki hafif sarsıntılar bile ağtabaka ayrılması na neden olabilir. Ateşli silahların yol açtığı ağtabaka ayrılmalarına da sık rastlanır. Bu durumda kurşun gözküresine girerek gözü delmeden gözakına sürtünür ve ağtabaka ayrılmasını başlatır. Gözküresi ezilmelerinde ise dişli sınır düzeyinde ağtabaka ayrılması görülür.

Tedavi

Ağtabaka ayrılması kendi haline bırakılırsa kötüleşerek tam görme kaybına yol açabilir. Bu nedenle belirtiler ortaya çıkar çıkmaz hekime başvurmak gerekir. Özenli bir uzman muayenesinin hemen ardından da çok büyük olasılıkla cerrahi tedavi uygulanır.

Çok ender rastlanan bazı olgularda hastanın yalnızca yatakta dinlenmesiyle iyi sonuçlar elde edilebilir; bunun nedeni ağtabakada belirgin bif1 birleşme eğilimi bulunmasıdır. Bazı olgularda da tıbbi tedavi ile yetinme zorunluluğu doğar; ağtabakanın ayrılma yerinin ya da hastanın genel durumunun cerrahi girişime izin vermemesi buna örnektir. Ağtabakada yırtık bulunmayan olgularda ilaç tedavisi iyi sonuç verebilir. Bu tedavide konjunktiva adlı zarın altına sodyum klorür şırınga edilir, ve oftalmoskopla muayenede birleşme saptanıncaya değin hasta sırtüstü yatırılır. Bütün bunlara karşın tedavide en çok uygulanan yöntem cerrahi girişimdir.

Ağtabakanın yeniden birleşmesini sağlamak için yırtığı kaynaştırmak gerekir. Buna yönelik bir uygulama ağtabaka yırtıklarına uyan noktalarda gözakının elektrikle yakılması olmuştur. Koterizasyon ya da dağlama denen bu yöntemle gerçekte ağtabaka ile damar tabakayı bütünleştiren bir iltihap yaratılır ve camsı cismin yırtıkların arasından akması önlenir. Gözakı ve damar tabakanın koter aygıtıyla yakılması sonucunda yırtık düzeyinde yapıştırıcı nitelikte bir damar tabaka-ağtabaka iltihabı (koryoretinit) odağı oluşturulur; ağtabakanın altındaki sıvı boşaltılarak ağtabakanın damar tabakayla ilişkiye geçmesi sağlanır ve ikisinin birbirine yapışmasıyla yırtık bütünüyle kaynaştırılır. Çok incelikli bir yöntem olan koterizasyonun bazen hemen ardından, bazen de daha sonra kanamalar görülebilir. Ayrıca bir girişimde birden fazla noktanın yakılması olanaksızdır.

Günümüzde koterizasyonun yerini gözakının ısı enerjisiyle pıhtılaştırılması (diyatermokoagülasyon) yöntemi almıştır. Bu yöntem konjunktivayı ayırdıktan sonra gözakının pıhtılaştırılmasına dayanır. Isı enerjisi ağtabakayı yırtık noktasında damar tabakaya yapıştırır ve pıhtılaştırma girişimi başarılı olursa yırtık noktasında beyaz bir bölge görülür. Pıhtılaştırmanın tam ağtabakadaki yaralanma (yırtık) noktasına uygulanması büyük önem taşır; bu nedenle ameliyat sırasında oftalmoskopla pıhtılaştırma girişiminin başarısı denetlenir. Girişimden sonra hasta yaklaşık 20 gün gözleri kapalı olarak yatakta dinlendirilir.

Ağtabaka yırtıklarını onarmanın bir başka yöntemi de güneş ışınlarının etkisi temel alınarak geliştirilen ışın demetiyle pıhtılaştırma (fotokoagülasyon) yöntemidir. Gözlerimizi güneş ışığına çevirdiğimizde bir ağtabaka 'yanığı' oluştuğu bilinir. Güneş ışınlarının bu etkisi gözlenerek, bazı özel lambalar ya da lazer kaynaklarından gelen ışınların gözbebeği yoluyla yoğunlaştırılmasıyla yaralı ağtabaka alanlarını onarma düşüncesi geliştirilmiştir. Lazer çok ince ışın demetleri üreten ve sağlıklı ağtabaka alanlarını etkilemeden çok küçük alanlarda bile kullanılabilen bir aygıttır. Lazerle ağtabakadaki yırtığı kaplayan bir pıhtılaşma oluşturulabilir. Ama ağtabakanın yapışması ancak yara düzeyinde çok ayrılmamış olması durumunda başarılabilir.

Bazı ağtabaka ayrılması olgularının tedavisinde son yıllarda yeni bir yöntem önerilmiştir. Bu yöntem göz küresini küçültmek için göz akının bir bölümünün çıkarılmasına ve böylece ağtabaka birleşmesinin kolaylaştırılmasına dayanır. Gözakının bir bölümünün çıkarılması özellikle yırtık sayısının fazla, ayrılma olgusunun eski, hastanın ileri derecede miyop ya da damar sertliği sorunu olması durumunda, yani hastalığın iyiye gitmediği olgularda uygulanabilir.