Akciğer kanseri 35 yaşın üzerindeki erkeklerde birinci, 35-70 yaş grubundaki kadınlar arasında ise ikinci sırada gelen ölüm nedenidir. Günümüzde hâlâ en önemli toplum sağlığı sorunlarından biridir. Tanı yöntemlerindeki gelişmelere karşın, hastaların üçte ikisinde tümör tanısı kesinleştiğinde hastalık çevre lenf bezlerine ya da uzak dokulara yayılmıştır. Görünürde yayılım bulunmayan olgularda, kural olarak beş yılı aşmayan yaşam beklentisi uzayabilmektedir ve bilinmeyen nedenlerle kadınlarda bu olasılık daha yüksektir.
Akciğer Kanseri Görülme Sıklığı
Bronş-akciğer kanseri bütün ülkelerde gittikçe daha çok görülen bir tümör hastalığıdır. 20. yüzyılın başında ölümlerin yalnızca yüzde l i bu hastalığa bağlıyken günümüzde bu oran yüzde 2-3 e çıkmıştır. II. Dünya Savaşı öncesinde akciğer tümörü bütün tümör hastalıklarının yüzde 3-5 ini oluştururken bugün yüzde 10-15 ini oluşturmaktadır. Bu belirgin artıştan hava kirliliği, zehirli sanayi atıklarının etkisi, sigara tüketiminin sürekli artması gibi etkenler sorumlu tutulabilir. Son 10-20 yılda kadınlarda görülme sıklığı önemli ölçüde artmışsa da hastalık erkekler arasında çok daha yaygındır. İstatistiklere göre erkeklerde görülme sıklığı kadınlardakinin 5 katıyla 10 katı arasında değişmektedir.
Akciğer-bronş kanseri çocuklarda ve ergenlik çağında hemen hiç görülmez. Her iki cinste de en çok 50-70 yaşlan arasında ortaya çıkar ve görülme sıklığı 50-60 yaşlan arasında en üst düzeye ulaşır. Olguların yüzde Tinde hasta 30 yaşın altında, yüzde 10 unda 70 yaşın üzerindedir.
Akciğer Kanseri Nedenleri
Diğer tümör hastalıkları gibi akciğer tümörünün de nedenleri kesin olarak bilinmemektedir. Tümör hastalıklarının oluşumunda birden fazla etkenin rol oynaması, nedenlerin bulunmasını zorlaştırır. Öte yandan kanser yapıcı etkenlerin özgün mü olduğu, yoksa bazı genel süreçleri uyararak mı hastalığa yol açtıkları da tartışmalıdır. Bütün bunlara karşın akciğer tümörlerinin ortaya çıkma tehlikesini kesin olarak artıran etkenler belirlenmiştir. Doğrudan ya da dolaylı olarak akciğer kanserine yol açan organizma dışı ve içi çeşitli tehlike etkenlerinin başlıcaları şunlardır:
- Başta sigara olmak üzere tütün alışkanlıkları
- Hava kirliliği.
- Kanser yapıcı etkenlerin bulunduğu çalışma ortamı
- Bronş-akciğerlerde kronik iltihap ya da genel lezyonlar.
Etiyoloji (hastalık nedenleri) açısından bu hastalığın etkenleri iki gruba ayrılabilir: İstatistiksel olarak hastalıktan sorumlu etkenler ve tümörün ortaya çıkmasına elverişli koşullan hazırlayan etkenler. Sigara içmenin kanser yapıcı etkisi araştırma ve klinik çalışmalarla tartışmasız biçimde kanıtlanmıştır. Sigara ile bronş kanseri arasındaki istatistiksel ilişkiye ek olarak, akciğer tümörünün içilen sigara sayısı ve sigara alışkanlığının süresiyle de doğru orantılı olduğu belirlenmiştir. Günde 40 tan fazla sigara içen kişilerin bronş kanserine yakalanma tehlikesi, sigara içmeyenlere göre 60 kez daha fazladır. İnsan isterse sigara içmeyebilir, ama yaşama ve çalışma ortamında kanser yapıcı başka etkenlerde vardır. Hava kirliliğine yol açan egzoz gazı, asbest lifi vb nedenlerle büyük kentlerde bronş-akciğer kanseri kırsal kesimden çok daha sık görülür.
Çalışma ortamında birçok kanser yapıcı etkenle karşılaşılabilir. Bunlar solunum yollan kanserinde doğrudan rol oynayan radon gibi maddelerden başka Özellikle krom, arsenik, kadmiyum, berilyum, kobalt, selenyum, katran, madensel yağlar gibi kimyasal maddelerle birleşince kanser yapabilecek etkenlerdir. Akciğer veremi, bronşektazi, silikoz, antrakoz, akciğer kistleri ya da enfarktüsü gibi hastalıklar da akciğer tümörünün oluşumuna ortam hazırlayabilir. Bu hazırlayıcı etkenlere tümör gelişimini kolaylaştıran kişisel "duyarlılık" özelliği de katılır.
Akciğer Kanseri Nasıl Gelişir?
Olguların büyük bir bölümünde kanser büyük bronşların yüzeyini döşeyen epitel dokudan kaynaklanır. Tümörün en sık görüldüğü yerleşim alanları akciğer göbeği (hilus) ve çevresindeki bölgedir. Akciğer göbeği damar, sinir ve bronşlarının. akciğere girdiği yer olduğundan burada damar, sinir ve bronşlar çok yoğundur. Tümör daha seyrek olarak çevre akciğer dokusunda da gelişebilir.
Tümörün ilk geliştiği alanı belirleme olanağı gelişiminin yalnızca ilk evresinde vardır. Kanser bu aşamada çevre akciğer dokusuna yayılma eğilimi gösterir. Tümör dokusu sıkı, bütünlüklü (kompakt) bir kütle görünümündedir. Beyaz-gri renkli ve sınırları belirsizdir. Sınırlarının belirsiz olması hastalığın yayılma eğiliminde olduğuna işaret eder.
Bronş mukozası üzerinde ortaya çıkan tümör normal olarak akciğer dokusuna yayılma eğilimindedir, ama bronş boşluğunu da (lümen) tıkayabilir. Bu aşamada bronşlara dışarıdan sokulan bir tüp yardımıyla yapılan bronkoskopide, bronş yüzeyinden çıkan, üzeri pürtüklü (girintili çıkıntılı) bir kütle gözlenir. Bu kütle bronkoskopun değmesiyle kolayca kanar.
İlk ortaya çıktığı yerdeki gelişiminin yanı sıra tümör hücreleri kan ya da lenf dolaşımı yoluyla uzak organlara da ulaşabilir. Buralarda yerleşerek çoğalan tümör hücreleri metastaz denen yayılım odaklarını oluşturur.
Akciğer Kanseri Belirtileri
Akciğer kanseri uzun süre belirti vermeden gelişebilir. Bu çok önemlidir. Belirtilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıkacağı tümörün yerleşimiyle yakından ilgilidir. Akciğer göbeğinde yerleşen tümörler, çevresel akciğer dokularındaki tümörlerden daha erken belirti vermeye başlar. Bunun nedeni akciğer göbeğinde büyük bronşların bulunmasıdır.
Akciğer kanserinin en önemli ilk belirtileri kuru ve en azından ilk başlarda cılız bir öksürüktür. Öksürük tümörün bronş yüzeyini zedelemesinden kaynaklanır. İlerledikçe bronşit belirtilerini andırır biçimde sık sık yinelenen ateşin çok yükselmediği, bol balgamlı öksürüğün ortaya çıktığı dönemler görülür. Tümörün gelişerek akciğer zarını (pleyra) ya da kol sinir düğümünü etkilemesi ağrıyı başlatır. Ağrının yeri değişkendir. Ağrıyla birlikte nefes darlığı ve çizgi biçiminde katı İçeren balgam da ortaya çıkar. Balgamdaki kan tümör kütlesindeki ya da komşu dokulardaki küçük kanamalara bağlıdır. Tümörün büyük damarları yıkıma uğratmasıyla kan tükürme (hemoptizi) görülebilir. Kan tükürme öncelikle solunum sistemine dikkat çekeceğinden tanı açısından büyük önem taşır.
Zaman geçtikçe hasta gittikçe artan bir yorgunluk duyar. Günlük işlerini yapamaz hale gelir. Kansızlık ve zayıflama sonucunda bitkin düşer. Şiddetli kemik ağrıları başlayabilir. Hemen her olguda görülen bir belirti de dudakların ve el-ayak parmaklarının morarmasıdır. Morarma kandaki oksijen miktarının azalmasından kaynaklanır. Kanda oksijenin azalması çomak parmak (baget parmak) denen gelişmeye neden olur; bu durumda genişleyen parmak uçları davul sopalarının uçlarını andırır. Daha ileri evrelerde boyun ve koltukaltı lenf bezleri büyür, sertleşir ve ağrır.
Bazı olgularda göğüs kafesinin üst bölümünde toplardamar ağı belirir. Bu gelişme tümörün üst ana toplardamara baskı yapmasının sonucudur.
Buraya kadar değinilen belirtilerin hiçbiri yalnızca akciğer kanserine özgü değildir. Herhangi bir akciğer hastalığında da görülebilirler. Bu nedenle kesin akciğer kanseri tanısına varılabilmesi için laboratuvar incelemelerinin yapılması zorunludur. Akciğer kanserinde erken tanı tedavinin başarı olasılığını artırabilme açısından çok büyük önem taşır.