Yaygın görülmesi nedeniyle kanserin bir `kader` olduğu yanılgısı kabul görüyor. Oysa kanser bir kader değil! Üstelik erken yakalandığında tedavi olma ihtimali giderek artıyor!
Dünyada 25 milyon insan kanserle yaşıyor ve her yıl yaklaşık 10 milyon kişi kansere yakalanıyor. Ancak bu gerçeğin yanı sıra tıp alanında yaşanan gelişmeler, umutlarımızı her geçen gün daha da yeşermesini sağlıyor. Her yıl milyonlarca insan kanserin üstesinden gelerek hayata daha da sıkı sarılıyor.
Dünya Kanser Haftası nedeniyle Acıbadem Sağlık Grubunun uzman doktorlarıyla kanserde erken tanının önemini ve tedavi yöntemlerini sorduk
Meme Kanseri
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras meme kanserinin kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olduğuna dikkat çekiyor. Yaşa göre değişmekle birlikte her 100 bin kadından 100-150si bu hastalıkla tanışıyor. Bu kadar sık rastlanmasına rağmen, erken yakalandığında tedavi başarısı giderek artıyor. Bu nedenle zamanında ve doktor kontrolünde gerekli tarama yöntemlerine başvurulması çok önemli.
Erken Tanı İçin
- Kendi Kendine Muayene:
20 yaş üzerindeki her kadın, memelerini ayna önünde ayda bir kez muayene etmeli. Bu muayeneyi adet başlangıcından 5-7 gün sonra, yani hormon etkisinin en az olduğu dönemde yapmalı. Eğer meme dokusunda veya başında bir değişiklik fark ederse, hemen bu konuda uzmanlaşmış bir doktora başvurmalı.
- Mamografik Tarama:
Mamografi birçok hastadaki meme tümörünü daha belirtiler ortaya çıkmadan veya elle fark edilmeden saptayabiliyor. Ayrıca memedeki küçük kireçlenme kümelerini de gösterebiliyor. Mikrokalsifikasyon denilen bu kireçlenmelerin çoğu iyi huylu olsalar da, kanserin erken habercisi olabiliyor. Üstelik mamografi tetkikinde artık çok düşük düzeyde radyasyon kullanılıyor. Bu nedenle her kadın risk faktörüne sahip değilse, mamografi taramasına 40 yaşında başlamalı. Birinci veya ikinci derece akrabalarında meme kanseri hikayesi varlığı gibi risk faktörüne sahip olanlar ise ilk mamografi taramalarını 35 yaşında yaptırmalı.
- Hekim Muayenesi:
Özellikle 40 yaş ve üzerindeki kadınların yılda bir kez doktoruna başvurup meme muayenesi yaptırması gerekiyor.
Ultrason Bir Tarama Yöntemi Değildir!
Halk arasında ultrasonun tarama yöntemi olduğuna dair yanlış bir kanı var. kadınlar, yalnızca mamografi yaptırarak hastalığın teşhis edilebileceğini düşünüyorlar. Oysa, ultrason bir tarama yöntemi değil, mamografiye ek olarak kullanılan bir araştırma yöntemi.
Rahim Ağzı Kanseri
Tüm dünyada her yıl 240 bin kadın rahim ağzı kanseri yüzünden yaşamını yitiriyor. Ülkemizde ise rahim ağzı kanserinin görülme sıklığı 100 binde 13 14 gibi düşük oranda seyrediyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü'ne göre; 2020 yılında, Türkiye'de dahil, gelişmekte olan ülkelerde rahim ağzı kanserlerinde yüzde 40'lık bir artış olacak. Bu öngörüye gerekçe olarak; seksüel yaşama giderek daha erken yaşta başlanması ve çok eşliliğe doğru eğilimin artması gösteriliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı (jinekolojik Onkoloji) Prof. Dr. Fuat Demirkıran, rahim ağzı kanserine cinsel temasla bulaşan Human Papilloma Virüsü'nün neden olduğunu belirterek, “HPV enfeksiyonu tek başına rahim ağzı kanseri yapmıyor ama bu virüs yoksa rahim ağzı kanseri de oluşmuyor. Bu virüsle enfekte olmuş hastada genetik yatkınlık, sigara veya diğer risk faktörleri varsa, kanser gelişme riski yükseliyor” diyor.
Rahim ağzı kanseri jinekolojik tümörler arasında sağlıklı kadınlarda yapılan düzenli tarama ile önlenebilen tek kanser türü. Çünkü, rahim ağzındaki hücresel değişimlerin kansere dönüşmesi genellikle 10 - 15 yılı buluyor. Bu da düzenli olarak yapılan Pap Smear Testi ile rahim ağzındaki hücresel değişimlerin tespit edilmesini sağlıyor. Bu hücrelerin kanserleşmeden tedavi edilmesi sayesinde de tam iyileşme mümkün olabiliyor. Pap Smear Testi sayesinde 1940lı yıllardan günümüze baktığımızda rahim ağzı kanserinin görülme sıklığının yüzde 80 - 85 oranında azaldığı belirtiliyor.
Önlemek ve Erken Tanı İçin
Pap Smear Testi: PAP Smear tarama testinin iki amacı var: Birincisi kanser öncüsü hücresel değişimleri tespit etmek. Bu sayede, rahim ağzındaki hücre değişimlerinin olduğu bölge cerrahi müdahale ile alınıyor ve hastalık kansere dönüşmeden önlenmiş oluyor. İkincisi ise rahim ağzı kanseri oluşmuşsa, hastalığı erken evrede tespit edip, hastalığın tedavi edilebilmesini sağlamak. Pap Smear Testi seksüel yaşama 20 yaşından sonra başlanmışsa hemen, 18 yaşından önce başlanmışsa ilişkiye girdikten 3 yıl sonra yaptırılmalı. Her yıl düzenli olarak yapılmalı ve 3 testten negatif sonuç alınırsa, takip eden yıllarda testin 1.5 - 2 yılda bir tekrar edilmesi yeterli geliyor.
Human Papilloma Virüsü aşısı: Human Papilloma Virüsü'nün yol açtığı enfeksiyonlarını, bu sayede de rahim ağzı kanserinin yüzde 75 - 80'ini aşı ile önlemek mümkün. Tüm aşılarda olduğu gibi HPV aşısının da hastalığa yakalanmadan önce yapılması gerekiyor. Aşı 3 doz olarak uygulanıyor. Aşının maksimum fayda sağlayabilmesi için seksüel yaşam başlamadan önce yapılması gerekiyor. Ancak önerilen yaş aralığı 12 13 olsa da, tüm dünyada cinsel yaşama bakılmaksızın 12 26 yaş grubuna uygulanıyor. Ancak rahim ağzı kanseri aşısı yaptıran kadınların düzenli Pap Smear testini yaptırmaya devam etmesi şart, çünkü aşılar başta tip 16 ve 18 olmak üzere 4-5 tipe karşı koruma sağlamaktadır. Diğer tipler ile ilişkili kanserleri önlemek için pap smear kontrolleri devam etmelidir.
Kolon Kanseri
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Faruk Aykan, kolon (kalınbağırsak) kanserinin, gelişmiş batı ülkelerinde tüm kanserler arasında görülme sıklığı açısından 3. sırada yer aldığını belirtiyor. Her yıl dünyada 12-13 milyon, ülkemizde de 7 binden fazla kişi kolon kanserine yakalanıyor. Bu hastaların yaklaşık olarak yarısı da yaşamlarını yitiriyor. Erkek ve kadında eşit oranda görülen bu hastalık kolay belirti vermediği için genellikle geç evrelerde tespit ediliyor. Oysa kolon kanseri geç kalındığında ciddi sonuçlar doğurmasına karşın tarama testleri ile önlenebilir veya tedavi edilebilir bir hastalık.
Önlemek Ve Erken Tanı İçin
Hastalık genellikle poliplerin yıllar içinde büyüyerek kansere dönüşmesi ile oluşuyor. Bu nedenle kolon kanseri taramaları iki amaçla yapılıyor: Birincisi kalın bağırsakta yer alan polipleri henüz kansere dönüşmeden tespit edip, ortadan kaldırmak. İkincisi ise polipler kansere dönüşmüş ise erken evresinde, yani başka bir organa yayılmadan yakalayıp, cerrahi yöntemle ortadan kaldırmak.
Kolonoskopi: 50 yaşından itibaren kolonoskopi yaptırılması ve bu işlemin 5 yılda bir tekrar edilmesi gerekiyor. Kolonoskopi, kalın bağırsağın tümünün incelenmesini sağlayan bir yöntem. Polip tespit edildiği takdirde çıkarılıyor ve incelenmek üzere patolojiye gönderiliyor.
Rektosigmoidoskopi: Kolon kanserinin en sık görüldüğü bölge kalın bağırsağın alt kısmı olduğu için “kolonoskopi” yerine her 5 yılda bir "rektosigmoidoskopi yöntemi de yaptırılabilir. Ancak bu durumda rektosigmoidoskopiye ek olarak kolonoskopinin her 10 yılda bir tekrar edilmesi öneriliyor. Birinci derece akrabasında kolon kanseri hikayesi olan kişilerin ise kolonoskopi taramasına kanserin en erken görüldüğü yaştan 10 yıl önce başlaması gerekiyor. Örneğin ailesinde bu hastalığa 40 yaşında yakalanılmışsa, bu durumda kolonoskopi taramasına 30 yaşından itibaren başlanmalı.
Dışkıda gizli kan testi: Yine 50 yaşından itibaren, dışkıda görülmeyecek kadar az miktardaki kanamanın bazı testlerle saptanmasını amaçlayan "dışkıda kan testini" yaptırmalı. Bu test her yıl düzenli olarak tekrar edilmeli. Dışkıda kan tespit edildiği takdirde kolonoskopi tekrarlanır ve tümör saptanırsa biyopsi alınır.