Antik çağda kadınlar gün boyunca bedensel hareketlerde bulunur yürür, günlük işlerinde çömelme pozisyonunu kullanarak kemik pelvisin esnekliğini arttırırdı.
Mezopotamya’nın ataerkil aile yapısında bir çocuğa özellikle bir erkek çocuğuna sahip olmak her zaman önemsenmiştir. Mezopotamya’da kadının pelvisinin küçük olması ve bebeğin büyük olmasının da doğumu zorlaştıran ciddi sorunlar arasında yer aldığı bilinmektedir.
Mısır’da doğumevlerinin varlığı M.Ö. 2000’den önceye gitmektedir. Kaynaklar, Augustus döneminde, Dendera’daki Hator tapınağının kuzeyinde küçük bir doğumevi olduğunu bildirmektedir.
Hititlerde, doğumu gerçekleştiren ebeler toplumda özel bir yere sahipti. Doğumlarda harnau adı verilen doğum sandalyesi kullanılırdı. İkiz erkek doğuranların kötü bir hastalıktan öleceğine, kocasının zenginse fakirleşeceğine; ikiz kız doğuranların öleceğine ve evinin mahvolacağına inanılırdı.
Hamilelik, Antik çağlarda yüksek oranda tehlikeli bir durumdu. Her 1000 canlı doğumda ortalama 25 anne ölümü olduğu tahmin edilmektedir. Bebek ölüm oranı anne ölümünden daha da yüksekti, belki de çocukların 1/3'ü bebeklik döneminde ölüyordu.
Anne ve bebek ölüm oranlarının yüksek olmasının en önemli sebeplerinden birisi, birçok kadının anne olduğu erken yaştı. Eski Akdeniz'deki kadınlar tipik olarak 15 ila 22 yaşları arasında evlenirlerdi, ancak 12 yaşında evlilik alışılmadık bir durum değildi. Antik Çağ doktorları, anne ölümlerinin arasındaki bağlantının farkındaydılar ve genç kızların erken yaşta evlenmesine karşı uyarıda bulunurlardı. Sparta'da kadınların 18 yaşından önce evlenmelerine hem anne hem de çocuk sağlığı için izin verilmezdi. Bu risklere rağmen, devletlerin savaş, üretim, ticaret, gibi ihtiyaçlarından dolayı kadınların genellikle bir an önce evlenmesi ve çocuk yapmaya teşvik edilmesi söz konusuydu.
Yunanistan’da kadınların bitki bilgileri ve bitkilere yükledikleri büyüsel güçler oldukça fazlaydı mersin dölyatağını kapatarak erken doğumu önlemede; havlican’dan yapılan bir ilaç döl yatağının açılmasında; güveyiotu doğumu kolaylaştırmada kullanılıyordu. Aphrodite, Artemis ve Hera’ya doğum, Eileithyia’ya ebelik tanrıçası olarak tapılıyordu. Atina’da yaygın olarak gerçekleştirilen eski bir âdete göre doğum olan bir evin kapısına eğer bebek erkekse zaferin sembolu olan zeytin dalı, eğer bebek kızsa yün asılmaktadır.
Roma İmparatorluğunun İlk devirlerde halk, sağlık problemlerinde tanrılardan, özellikle tarım ve üreme tanrıları ile ruhlardan medet ummuşlardır. örneğin, bebeğin dünyaya gelişinde Alemona’nın fetüsü koruduğuna, Partula’nın doğumu yönettiğine, Vaginatus’un ilk çığlığı attırdığına, Rumina’nın annenin sütünü verdirdiğine, Cunina’nın beşiği kolladığına inanılmıştır.
Doğu Roma, hastalıklar hakkındaki bilgilerin genişletilmesinde ve antik tıbbi geleneklerin sonraki devirlere taşınmasında oynadığı rolle tıp tarihindeki yerini almıştır. “İatrinai” adı verilen hekim statüsündeki ebeler kadın hastalıkları ve doğumla ilgilenmiştir.
Antik Çağda evlilik dışı çocuk sahibi olmanın getirdiği toplumsal damga, bir kadının itibarını zedeleyebilirdi.
Şafak Tunç
Yorum Yap
Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap
Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.