Rönesans Avrupa’sında İbni Sina “Avicenna” ismiyle başında tacı, elinde küresi ile tıbbın kralı olarak resmedilmiştir. el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ın 1510’da Pavia’da yayımlanan Latince tercümesinde İbn Sînâ tıbbın hükümdarı gibi tahtta otururken Hipokrat ve Câlînûs ise iki yanında resmedilmiştir.
İbn Sînâ’dan bir asır sonra kaleme aldığı Çehâr Maḳāle adlı eserinde Nizâmî-i Arûzî el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb hakkında şunları yazmıştır: “Eğer Hipokrat ve Câlînûs sağ olsalardı bu kitabın önünde secde etmeleri gerekirdi”
İbn Sînâ’nın tıp biliminde sadece teorisyen olmadığı, uygulamaya ilişkin oldukça önemli bir birikime sahip bulunduğu bilinmektedir. Nitekim kendisi şöhretini ve geçimini bir bakıma başarılı tedavi uygulamalarına borçludur. Herhalde İbn Sînâ da -baş ağrısı için buz tatbiki yahut tüberküloz tedavisi için gül şerbeti içirilmesi gibi- birçok tedavi yöntemini bizzat bulmuştu ve bu keşiflerini el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ı yazarken eserinde yansıtmak istemişti. Ancak onun klinik gözlem ve keşiflerini kaydettiği notlarının çoğu kaybolmuştur. Hipokrat’ın bilmece gibi, Galen’in sıkıcı ve Râzî’nin karmakarışık eserlerine mukabil İbn Sînâ’nın el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ı sistemli, kapsamlı ve en önemlisi tıp öğretimine uygun tarzda yazılmış bir eser olarak diğerlerini gölgede bırakmıştır.
İbn Sînâ, Buhara yakınındaki Efşene köyünde doğdu. İbn Sînâ olağan üstü bir zekâya sahip olduğu için küçük yaşta dikkatleri üzerinde topladı. Felsefe Mantık Psikoloji başta olmak üzere Pek çok ilim dalı ile ilgilendi. Ancak İbn Sina'ya büyük değer kazandıracak olan, tıptaki becerisiydi. Büyük bir filozof olduğu kadar ünlü bir hekim olan İbn Sînâ, bu alandaki eserleriyle İslâm dünyasıyla birlikte Avrupa tıp geleneğini de derinden etkilemiştir.
İbn Sina'nın Tıbbın Kanunu kabul edilen eseri ‘El Kanunu fi-tıbb’ın İtalya Pavia'da 1510 yılında tercümesinden alınan bu resimde İbn Sina taçlı bir hükümdar gibi tahtta resmedilmiştir. Onu tıbbın kralı gibi tanıtan Rönesansın İtalyasıdır. Ancak maalesef bizde hala yeterince tanınmamaktadır.
On yaşında Kuran'ı ezbere biliyordu; on altı yaşına gelmeden fizik , matematik, mantık ve metafizik hakkında öğrenilmesi gerekenleri öğrenmişti; on altı yaşında tıp okumaya ve uygulamaya başladı; ve yirmi birinci yılını tamamlamadan önce, kendi zamanından sonra birkaç yüzyıl boyunca hem Avrupa'daki hem de Asya'daki tıp okullarında başlıca otorite olarak kalan ünlü tıp bilimi "Kanun"unu yazdı. İbn Sînâ geleneği devam ettirmek üzere bir ilimler tasnifi de yapmıştır.
Kanun kitabı 500 yıl boyunca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan devasa bir kılavuz eserdir.
Kanun kitabının Avrupa üniversitelerinde tıp eğitiminin temelini oluşturması ile pek çok Yahudi ve Hıristiyan alimi, İslam topluluğunun üyeleri olarak değil, kendi toplulukları için yazdıkları eserlerde, onun Tıp, felsefe başta olmak üzere fikirlerinin çoğunu kabul ettiler
İbn Sînâ’ya göre bilgi sadece düşünceyle elde edilmez; bu konuda daha önemli ve kestirme yol sezgidir. Bu bakımdan filozofun sezgiye düşünceden de fazla önem verdiği söylenebilir. Çünkü konu iyice incelenirse bilgi değeri taşıyan önermelerin bu husustaki kabiliyeti gelişmiş kişilerin sezgilerine dayandığı görülür.
Şafak Tunç