İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meral Kayahan konu ile ilgili bilgiler verdi. İçerisinde bulunduğumuz modern çağ, hayatımızı kolaylaştıran yeniliklerle beraber değişen yaşam koşullarıyla birlikte bazı hastalıklar açısından da risk getiriyor. Yaşamımızda yerini alan konfor, daha az çaba göstererek daha çok iş yapmamızı sağlarken, kimi zaman bedenlerimiz bu gelişime karşı tepki gösteriyor. Yeni yüzyılın daha az hareket, uzun süreli ve yorucu çalışma saatleri, dengesiz beslenme, stres gibi olumsuz getirilerinin etkilediği organlardan birisi midemiz..Günümüzde artık daha çok insan mide rahatsızlıkları nedeniyle uzmanlara başvuruyor.
Uzun süreli, stresli, yorucu, mola vermeden saatlerce süren çalışmalar sebebiyle midemizde aşın asit salgılanması oluşur. Aşın stresin sebep olduğu yüksek asit salınımı ve diğer faktörler (baharatlı yiyecekler, alkol, kronik sigara kullanımı) nonbakteriel gastrite neden olabilir. Diğer sebep ise helicobacter pyloridir. Ayaküstü beslenme alışkanlığı, gelişigüzel alman ilaçlar (Aspirin, non-sterois anti enflamatuar ilaçlar), hijyenik kurallara uyulmadan hazırlanan gıdaları tüketmek (helicobacter pylori) ve stres mide hastalıklarının temel sebepleridir. Bu karamsar tablodan en fazla payını alan midede gözlenen ağrılar, ekşime, yanma, şişkinlik, gaz, kramp, göğüs arkasında ağrı ve boğazda yanma ile ses kısıklığı en sık rastlanan belirtilerdir. En sık görülen mide hastalıkları Reflü ve gastrittir.
Bu iki hastalık birbirinden tamamen farklıdır. Gastrit kelime olarak midede oluşan inflamatuar süreçleri ifade etmektedir. Bakteriyel bir enfeksiyona veya tahrişe bağlı olarak gelişebilir. Helikobakter Pylori (IIP) kronik gastritin en sık görülen nedenidir. IIP ağız yoluyla alınarak mide mukozasına yerleşen ve burada gastrit olarak adlandırdığımız bir iltihap oluşturan spiral şeklinde bir bakteridir. Yaşlı popülasyonda daha fazla olmak üzere toplumumuzun yaklaşık %80'inin bu bakteri ile enfekte olduğu gözlenmiştir.
Günümüzde ofis çalışanları arasında en sık görülen rahatsızlıklar gastrit, ülser, GORH, hipertansiyon, obezite, ateriyosklerotik ve depresyondur. Çalışanlar midelerini korumalılar. Bunun için; Yaşam tarzlarında değişiklik yapmalılar. Eğer kişi obez ise ve özellikle karın çevresinde kilolar fazla ise öncelikle kilo vermesi sağlanıyor; düzenli egzersiz öneriliyor. Sigara alkol kullanımı, kahve gazlı içecekler ve baharatlı yağlı besinlerin tüketimi azaltılıyor. Hastanın yatak başını yükseltmesi yatmadan önce yemek yememesi, sıkı, dar giyecekler, korse vc kemerli pantolonlar kullanmamaları öneriliyor.
Reflü, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Mide asidik içeriğinin yemek borusuyla uzun süreli temas etmesiyle bu bölgede hasara yol açıyor ve yanma hissine yol açıyor. Yemek borusunun arkasında oluşan yanmanın yanı sıra ağza gıdaların ve mide suyunun gelmesi kişiyi oldukça rahatsız ediyor. Reflü mutlaka teşhis ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Aksi halde ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Günümüzde endoskopi ve diğer testlerin yaygınlaşması ile kolayca teşhis edilebilen bir hastalıktır. Reflü şikâyetleri olan hastalarda ilaç tedavisi çok önemli bir yer tutmaktadır. Asit baskılayıcı ilaçlar (proton pompa inhibitörlcri), prokinetik ilaç tedavisi antiasit ilaçlar IIP tespit edilen olgularda 10-14 günlük antibiotik tedavileri % 80-85 oranında rahatlama sağlayabilmektedir.
Mide kanserinin görülmesinde beslenme alışkanlıkları önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde mangal eti önemli bir yer tuttuğundan etin tuzlanması ve pişerken yanması kansere yol açabilir. Nitrit ve nitrit tuzlan midede kanserojen etkiye yol açabilir. Gastrit ya da ülsere yol açan hclicobacter pylori bakterisi kansere neden olabilmektedir. Bu bakterilerin tedavisi kanser riskini azaltır. Ayrıca kalıtsal faktörler, sigara ve alkol tüketimi de önemli rol oynamaktadır.