Akciğer zan boşluğuna yerleşen mikroplar uygun koşullar bulduğunda çoğalarak ampiyem adı verilen çok ağır bir enfeksiyona yol açar. Ampiyemde zar boşluğundaki birikim ya başlangıçtan beri irin biçimindedir, ya da önceleri sıvı (eksüda) niteliğindeyken sonradan irinleşmiştir.
Göğüs boşluğundan alınan sıvı örneği yoğun, krem renginde ve opaksa, ayrıca bol miktarda hücresel öğe ve mikrop içeriyorsa bunun irinli olduğu söylenebilir. İrinli akciğer zan iltihabı, üre-mek için akciğer zarında uygun ortam bulan mikropların yaygın bir enfeksiyon başlatmalan sonucunda gelişir.
Nedenleri
Ampiyemin etkeni çeşitli bölgelerden gelen değişik mikroorganizmalar olabilir. En sık görülen neden, akciğerdeki bir bakteri enfeksiyonunun akciğer zarına yayılmasıdır. Yayılma akciğerdeki iltihabın gidişi sırasında ya da bu hastalık iyileştikten sonra gerçekleşebilir. Grip enfeksiyonu sırasında bile ampiyem gelişebilir. Grip her ne kadar virüs kökenli bir enfeksiyonsa da akciğerde, streptokok ya da stafilokok-ların da eklenmesiyle hastalık akciğer zarına yayılabilir. Bakteriler ayrıca genel mikrobik hastalıklardan, göğüs duvarındaki iltihaplardan, diyafram altı, karaciğer ya da böbrek çevresi apsesi gibi iltihap odaklarından ya da göğüs duvarındaki delici bir yara yoluyla doğrudan dış ortamdan gelerek akciğer zan boşluğuna yerleşebilir. Daha önce değinildiği gibi kuru ya da sıvıfîbrinli akciğer zan iltihabının en sık görülen nedeni olan verem basili de irinli akciğer zarı iltihabına yol açabilir. Bu durum özellikle akciğer veremi sırasında oluşan bir kavitenin doğrudan akciğer zan boşluğuna açılmasıyla ortaya çıkar.
Belirtileri
İrinli akciğer zan iltihabının belirtileri, sıvıfibrinli akciğer zan iltihabında görülenlere benzer. Ama bu kez irinleşmeyle giden sürecin özel belirtileri de tabloya eklenmiştir. Bunlar iltihap etkeninin cinsine, iltihabın ağırlığına ve yaygınlığına göre değişir. Ampiyem bütün akciğer zan boşluğuna yayılabildiği gibi belirli bir bölgeyle de sınırlı kalabilir. Bu durumda kese biçiminde sınırlanmış ampiyemden söz edilir.
Hastanın genel durumu değişen Ölçülerde de olsa her zaman bozulmuştur. Hasta halsiz, solgun, tümüyle iştahsız ve zayıflamıştır; sürekli yatma gereksinimi duyar. Ateşi yüksektir. Bütün irinli olaylardaki gibi ateş titreme nöbetleriyle yükselip belirli bir noktaya ulaşır, daha sonra hafif ya da şiddetli bir terlemeyle düşer. Sıvıfıbrinli akciğer zan iltihabının gidişi sırasında, yüksek ateşin ortaya çıkması olaya İrinleşme sürecinin eklendiğini düşündürmelidir. Aynca hasta enfeksiyonun yerine göre değişen göğüs bölgelerinde ağn duyar. Tansiyonu düşer ve genellikle böbrek işlevleri bozulur.
Havasız ortamda yaşayabilen mikroplann varlığı, bozunma ya da kokuşmanın başlaması, akciğer ve akciğer zarında doku yıkımıyla kangrenleşme ve bunun sonucunda gelişen kendiliğinden (spontan) pnömotoraks, yani akciğer zarına hava girmesi hastalığı ağırlaştırır ve yakınmaları artırır.
Ampiyem sırasında ortaya çıkan irinin görüntüsü ve özellikleri akciğer zan boşluğunda üreyen mikropların cinsine göre değişir. Pnömokoklara bağlı irin gri renkte ve yoğundur; streptokoklar yoğunluğu daha az ve genellikle kanlı bir sıvı oluşturur. Irinleştirici (piyojen) mikroplar krem kıvamında ve yeşilimsi renkte, verem basili toz renginde ve içinde kesilmiş süt gibi parçacıklar bulunan, kokuşturucu mikroplar ise son derece kötü kokulu, içinde akciğer ve akciğer zarına ait doku parçacıklan bulunan irin üretir. Doku parçalarının varlığı bozundurucu ya da kokuşturucu mikroplanıl akciğer ve akciğer zannda yol açtığı doku yıkımım gösterir.
Antibiyotiklerin kullanıldığı günümüzde bile ampiyem olgularına özenle yaklaşmak gerekir. Ne kadar erken tanı konur ve cerrahi girişim ya da ilaçlarla tedaviye başlanırsa o kadar İyi sonuç alınır.
Gerekli tedavi uygulanmadığında, irin göğüs duvarına ya da akciğerlere doğru bir yol bularak ilerler. Bu durumda akciğer zarıyla göğüs duvarı arasında ya da akciğerle akciğer zan arasında bir fistül oluşur. Fistül gelişimi iltihabın akciğer dokusuna da yayılmasının sonucudur. Çok seyrek olmakla birlikte bazen, özellikle de keseleşmiş ampiyem olgularında sıvı kendiliğinden emilir ve irin-leşen bölgeyle sınırlı olarak akciğer zarı kalınlaşıp kireçlenebilir.
Günümüzde antibiyotik tedavisinin yaygınlaşması sonucunda bir zamanlar öldürücü olan ampiyem olguların büyük bölümü başarıyla tedavi edilmektedir. Çok kolay olmamasına karşın tedavi genellikle iyileşmeyle sonuçlanır. Özellikle antibiyogram yapılarak hastalık etkeninin duyarlı olduğu antibiyotiklerin belirlenmesi ve buniann yerel olarak enjekte edilmesi, hinin akciğer zan boşluğundan uzaklaştırılmasını sağlar. Böylece iltihabı yenmek kolaylaşır ve hastalık yavaş yavaş iyileşir. Başta vereme bağlı ampiyemler olmak üzere bazı olgularda iyileşme ancak cerrahi girişimle sağlanabilir. Hastalığın uzun sürdüğü bu olgularda hastanın son derece sabırlı olması, İyileşme döneminde ve sonrasında tedavinin bütün kurallarına sıkı sıkıya uyması zorunludur. Tedaviye belli bir süre ara vermek ya da ihmal etmek aylar alan iyileşmeyi bir anda ortadan kaldırır.