Çevre Dostu Olan Jeotermal Kaynaklar İle:
- Elektirik enerjisi üretimi,
- Merkezi ısıtma, merkezi soğutma , sera ısıtması vb. ısıtma ve soğutma uygulamaları,
- Proses ısısı temini, kurutma işlemleri gibi endüstriyel amaçlı kullanımlar,
- Karbondioksit, gübre, lityum , ağır su, hidrojen gibi kimyasal maddelerin ve minerallerin üretimi,
- Termal turizm'de kaplıca amaçlı kullanım,
- Düşük sıcaklıklarda (30 °C'ye kadar) kültür balıkçılığı,
- Mineraller içeren içme suyu üretimi, ile faydalanıyoruz. Fakat dünyaya ve Avrupa’ya baktığımızda ülkemizin jeotermal kaynakları aslında tam verimle kullanamadığını görüyoruz.
Yazın Bitmesiyle Birlikte Termal Turizme Olan İlgi Giderek Artıyor
Kaplıca turizminin insan sağlığında büyük yararı olduğunu bilen ülkeler bu turizme son derece önem vermektedir.
Dünyada termal turizm ve kaplıca denilince akla gelen ilk ülkeler Macaristan, Japonya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İsviçre, Yunanistan, İtalya, Rusya’dır. Özellikle son yıllarda Çek cumhuriyeti ve Slovakya ‘da çok gelişmiş tedavi edici kaplıca merkezleri bulunmaktadır.
Almanya ve Macaristan 10 milyon, yani Türkiye turizminin %47’si. Rusya 8 milyon, Fransa 1 milyon, İsviçre 800 bin turist ağırlamakta bu alternatif sağlık turizminde. Bu ülkeler termal “ Kaplıca” turizmde ağırlıklı turist çeken ülkeler. Japonya’ya yılda 13 milyon turist Beppu şehrine sadece termal turizm amaçlı olarak gitmekte. Bu rakam Türkiye turizminin % 61.90’nına eş değer, üstelik bu rakam sadece Beppu şehrine için.
Dünya Termal Turizmden Ciddi Bir Pay Alıyor Ama Biz Elimizdekileri Yeterince Değerlendiremiyoruz.
Türkiye jeotermal kaynaklar açısından Dünya çapında bir potansiyele sahip olup, Avrupa’da ise kaynak potansiyeli açısından birinci, kaplıca uygulamaları konusunda ise üçüncü sırada bulunmaktadır. Üstelik 1500’ün üzerindeki kaynaktan temin edilen sular, debi, sıcaklık, çeşitli kimyasal ve fiziksel özellikleri ile de Avrupa’daki termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır. Ülkemizdeki termal suların sıcaklıkları 20-110 0C arasında değişmektedir.
Jeotermal Enerjinin Avantajları
Jeotermal enerji; yenilenebilir oluşu, reenjeksiyon (jeotermal akışkanın yer altına geri basılması) metoduyla kaynağının sürekli beslenebilmesi, diğer enerji kaynaklarına nispetle oldukça ekonomik oluşu, inşa süresinin kısa oluşu ve çok ileri teknoloji gerektirmemesi, en önemlisi temiz oluşu ve çevreyi kirletmemesi, % 99'a varan verimlilikte ve güvenilir şekilde işletilebilir olması itibariyle giderek ön plâna çıkmaktadır. Buna karşılık, jeotermal akışkanın paslanmaya, çürümeye, kireçlenme veya silişleşmeye (kabuklaşmaya) sebep olması, bırakıldığı yüzey sularını ihtiva ettiği bor elementi yüzünden kirletmesi, bünyesinde karbondioksit ve hidrojen sülfür gibi çevreye zararlı gazlar bulunması, jeotermal enerji sisteminin uygulanmasında bazı teknolojik tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.
Bugün dünyada birçok ülkede jeotermal enerji ile şehir, ev ve sera ısıtması yapılmaktadır. Dünyada ilk jeotermal ısıtma sistemi Boise, İdaho'da (ABD) 1890 yılında inşa edilmiştir. İzlanda'nın % 85'i jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır ve halen dünyadaki en uzun jeotermal akışkan hattı bu ülkededir.
Dünyada genç tektonizma ve volkanizma gibi jeolojik özellikleri sebebiyle birçok jeotermal kuşak bulunmaktadır. Bunlardan Alp-Himalaya kuşağında yer alan İtalya, Yunanistan, Tibet ve Çin Halk Cumhuriyeti ile beraber ülkemiz de oldukça yüksek jeotermal enerji potansiyeline sahiptir.
Yurdumuz; Batı Anadolu Bölgesi'nde graben (çöküntü alanı), Orta Anadolu'daki havza rejimi, doğuda sıkışma tektoniği ve kuzeyde, Kuzey Anadolu fay hattından dolayı tektonik açıdan oldukça hareketli bir bölge üzerindedir. Yüksek sıcaklı jeotermal kaynaklar genellikle Batı Anadolu, düşük ve orta sıcaklı kaynaklar ise Orta ve Doğu Anadolu'dadır. Türkiye, ısıtma maksatlı, jeotermal enerji potansiyeli ile dünyada ilk yedi ülke arasına girmektedir. Sıcaklık alt sınırı 20 oC olarak kabul edildiğinde 600 kaynak grubuyla (1000 adet kaynak) ülkemiz, Avrupa'da birinci sırayı almaktadır. Isı enerjisi olarak yararlanmak için 35 oC sınırı kabul edildiğinde ise, karşımıza 170 adet jeotermal alan çıkmaktadır. Ülkemizde jeotermal enerjiden yararlanma oranı elektrik üretimine göre konut ısıtmacılığında daha fazla olmaktadır. Türkiye'de az sayıda da olsa yüksek sıcaklık değerine sahip jeotermal alanlar da keşfedilmiştir. Ancak ülkemizde jeotermale dayalı elektrik üretimi yeterli düzeye ulaşamamıştır. Bugün arama yapılmış sahalar içinde, yeni teknolojiler kullanılarak on kadar jeotermal sahadan elektrik üretmek mümkündür. Bunlar şunlardır: Kızıldere (Denizli), Germencik, Salavatlı, Yılmazköy (Aydın), Tuzla (Çanakkale), Cafer beyli, Salihli-Göbekli (Manisa), Simav (Kütahya), Seferihisar, Dikili (İzmir).
Dünyada jeotermal zenginliğiyle yedinci sırada yer alan Türkiye, jeotermal potansiyeliyle toplam elektrik enerjisi ihtiyacının %5'ine, ısı enerjisi ihtiyacının % 30'una kadar karşılayabilecektir. Ancak bunların ağırlık ortalaması alındığında Türkiye enerji (elektrik + ısı enerjisi) ihtiyacının % 14'ünü karşılamaya taliptir.