Biyolojik olarak yaşlanma, döllenme ile başlayan ve yaşam boyu devam eden bir süreç olup, bu süreçte organizmanın tümünde gerek anatomik, gerekse fizyolojik geriye dönüşümü olmayan işlev değişiklikleri meydana gelmektedir. Sosyal anlamda yaşlılık ise, kültürel duruma ve sosyal özelliklere göre toplumdan topluma değişen bir tanım olarak karşımıza çıkmakta olup, modern anlamda kişinin aktif çalışma dönemini tamamlayarak, sosyal güvence sisteminin katkısı ya da birikimleri ile yaşadığı dönemin adıdır. Bu tanıma göre, her ne kadar biyolojik anlamda yaşlanma açısından kesin bir sınır teşkil etmese de 65 yaş, sosyal nedenlerden dolayı yaşlılık sınırı olarak kabul edilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 65 yaş üstü populasyonun tüm nüfusa oranı %13 iken, bu oran İskandinav ülkelerinde %20'lere kadar ulaşmaktadır. Batı ülkelerinde yaşlı nüfus toplam nüfusun ortalama %15'ini oluşturmaktadır. Bununla beraber %15'lik bu kesim hastaneye kabullerin %50'sinden fazlasını ve sağlık kaynaklarının %40'ını tüketmektedir. Türkiye için bu oran tahmini %6 civarındadır. Ortalama yaşam beklentisi tüm Türkiye nüfusu için doğumdan itibaren 72,37 yıl (erkekler için 70 yıl, kadınlar için 75 yıl) olarak tahmin edilmektedir. Nüfus yoğunluğumuz göz önüne alındığında, toplumumuzdaki yaşlı bireylerin sayısının hiçte azımsanmayacak düzeyde olduğu aşikardır
Toplumların yaşlanması büyük oranda yirminci yüzyılla gelen kavram olmuştur. Özellikle gelişmiş ülkelerde artan yaşlı nüfus ve yaşam beklentisi, sağlık hizmetlerinin sunumundan, sosyal güvenlik ve çalışma ortamlarına kadar birçok alanda nüfusun yaş dağılımının değişmesi ile ilgili sosyopolitik sorunları getirmiştir. 2000li yılları yaşadığımız şu günlerde tartışmaların boyutu politik gerçekliği aşarak etik bir gerçekliğe dönüşmüştür.
Basit anlamda yaşlı tıbbı anlamına gelen Geriatri, yaşamın ileriki yıllarında bireylerin sağlığının korunması, hastalıklarının önlenmesi ve çok yönlü değerlendirme ile tedavisini hedef alan disiplindir. 20. yüzyılın ikinci yarısında başta İngiltere de olmak üzere, ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde resmi olarak tanınan bir bilim dalı olarak kabul edilmiş olup, iç hastalıkları uzmanlığı üzerine yapılan bir üst ihtisas niteliğindedir.
Gerek koruyucu, gerekse tedavi edici tıp alanlarındaki gelişmeler, beslenme ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, aile planlaması ve doğum kontrolünün toplumlarda yaygınlaştırılması gibi nedenler, toplumlardaki ortalama yaşam beklentisinin artmasına, dolayısıyla yaşlı popülasyonun nüfus içindeki oranının artışına yol açmıştır. Bu ifadeden toplum yapısındaki bu değişim, bilim ve teknolojinin, yaşam süresini kısaltan birçok hastalığa karşı kazanılmış bir zaferinin sonucudur manası çıkıyor olsa da, yaşlı nüfustaki artış ile birlikte gelen gerek tıbbi, gerekse psikolojik, sosyal, ekonomik ve çevresel artan ihtiyaçlara yeterli yanıt verilemedikçe bunun boş bir zafer olduğunu gerçeğini de kabul etmek gerekir. İşte yaşlı bireylerin sorunlarına bütüncül bir yaklaşımla çözümler üretme felsefesiyle Geriatri, bu zaferi gerçek zafer haline dönüştürmek hedefi doğrultusunda doğmuş bir bilimi dalı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her şeyden önce yaşlı, birbiri ile etkileşim gösteren bir çok faktörün, sağlık ve fonksiyonel kapasite üzerine kompleks etkilerinin yoğunlukla hissedildiği bir birey olup, bu yaş grubunda yaklaşım, diğer disiplinlerden biraz farklı olarak, sadece tıbbi değil aynı zamanda psikolojik, sosyoekonomik, çevresel, ailesel değerlendirmeyi de gerekli kılar. Yaşlılık bir hastalık hali olmamakla beraber, birçok organ sisteminde değişik derecelerde yaşa bağlı değişiklikler husule gelmektedir. Bu nedenle bu yaş grubunda, normal yaşlılığa ait değişikliklerle, herhangi bir hastalığa bağlı oluşan bulguların çok iyi ayırt edilmesi gerekir. Aksi halde, tedavisi mümkün bir hastalığa ait bulgular, yaşlılığa bağlanarak tedavisi gecikebildiği gibi, yaşa bağlı normal değişiklikler de, bir hastalık hali olarak kabul edilerek, kişi gereksiz tedavilere maruz bırakılabilir. Diğer taraftan, organ sistemlerinin fonksiyonel cevabındaki yaşa bağlı değişiklikler, hastalıkların yaşlılarda, genç erişkinlere göre daha farklı tezahür etmesine yol açabilmektedirler. Yani yaşlılarda hastalıklar klasik belirti ve bulguları ile seyretmeyebilir. Ayrıca, çoğu yaşlıda mevcut hastalıklar kronik vasıflı olup, diğer disiplinlerdeki yaklaşımdan yine farklı olarak, birincil hedefin hastalıkların tedavisi yanında, yaşlının bedeni, zihinsel ve ruhsal fonksiyonel kapasitesini en üst düzeyde tutarak, yaşam kalitesini arttırmaktır.
Kalp hastalıkları, hipertansiyon, diabetes mellitus, romatizmal hastalıklar (osteoporoz, osteoartrit, romatoid artrit gibi), kanser (meme, prostat, akciğer, kolon kanserleri gibi), akciğer hastalıkları (KOAH, kronik bronşit gibi), hiperlipidemi (hiperkolesterolemi gibi), serebrovasküler hastalıklar (felç gibi) yaşlılarda sık görülmektedir. Bunların yanında Geriatri Biliminin en çok ilgilendiği konulardan biri de yaşlılarda daha sık görülen ve “Geriatrik Sendromlar” olarak ifade edilen hastalıklardır. Bu hastalıkların en önemlisi Demans (bunama, unutkanlık hastalığı da denmektedir) hastalığıdır. Demansın %60 nedeni Alzheimer Hastalığıdır ve erken tanısı çok önemlidir. Çünkü kesin tedavisi yoktur ve tanı konduktan sonra ortalama yaşam süresi 4-12 yıldır. Demansın erken tanısı ve tipinin belirlenmesini sağlayan tıbbi muayene yanında özel tanısal işlemler (nöropsikiyatrik testler, MRI gibi) bulunmaktadır. Demans gibi Depresyonda yaşlılarda sık görülen ve tedavi edilmezse intihar girişimine kadar giden kötü sonuçlar doğurabilen bir hastalıktır. Bu iki önemli hastalık dışında İdrar Kaçırma, Çok sayıda ilaç kullanma, Bası Yaraları (yatak yaraları), Beslenme Bozuklukları (iyi beslenememe), Düşmeler diğer geriatrik sendromları oluşturmaktadır.
Yaşlı bireylerin her yönden değerlendirilmesini sağlayan yönteme “Ayrıntılı Geriatrik Değerlendirme” denilmektedir. Bu yöntemle kişinin tıbbi değerlendirmesi yanında psikolojik, sosyal, çevresel, ailesel değerlendirilmesi yapılmakta ve hasta bir bütün olarak her yönden incelenmektedir. Diğer tanısal yöntemlerde kullanılarak bütün problemler ortaya konulmaktadır. Neticede hasta için en uygun tedavi modeli oluşturulmakta ve zaman içinde meydana gelen değişiklikler önceden tespit edilmektedir.
Geriatrinin bir önemli özelliği de, koruyucu hekimlik vasfının ön planda olmasıdır. Özellikle 45 yaşından sonra bu yaş grubunda sık gözlenen problemler açısından kişinin, belirlenmiş protokollere göre izlenmesi ve oluşabilecek hastalıkların erken dönemde teşhis edilerek tedavilerinin yapılması birincil hedefler arasında yer almaktadır. Sağlıklı Yaşlanma bugün dünyada oldukça önemli bir konuma gelmiş olup, toplumsal ve bireysel bilinçlenme ile bu yönde kişinin sağlıklı ve başarılı bir gelecek hazırlamasına katkı sağlamaktadır. Özellikle 45 yaşından sonra düzenli doktor kontrolü altında bulunmak ve muayene yanında bazı tanısal işlemler yaptırmak bazı hastalıkları önceden tespit edilmesini sağlamaktadır. Bu değerlendirmeler neticesinde kişinin tüm sağlık durumu ortaya konabilmekte ve geleceğe güvenle bakması sağlanabilmektedir.
Yaşlanmakta olan kesim koruyucu sağlık hizmetlerinden hala istifade etmesi gereken konumdadır. Belirtildiği gibi, gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusa ayrılan sağlık harcamalarının boyutu yaşlı nüfusun tüm topluma oranının kat kat üstündedir. Bu durum sağlık harcamaları üzerinde denetlemelerin oldukça dağınık olduğu ülkemizin ne durumda olduğu sorusunu akla getirmektedir. Yaşlılık problemlerine uygun yaklaşım ve koruyucu sağlık hizmetleri, sağlık boyutu ile olduğu kadar ekonomik boyutu ile de önem taşımaktadır.
Ülkemize Geriatri ve geriatrik hizmetler yönünden baktığımızda büyük bir boşluğun olduğu görülmektedir. Türkiye'de şu anda aktif olarak geriatri ile uğraşan sadece 15 tane geriatri uzmanı vardır. Bu geriatri uzmanlarının büyük çoğunluğu benim gibi tıp fakültelerinde çalışmaktadır.
"Sağlıklı Yaşlanma" hedefine yönelik toplumsal ve bireysel bilinçlenme ile eğitim, tüm nüfusa sunulan hizmetlerin yanında yaşlı nüfusa da en iyi hizmet verebilecek sağlık düzenlemelerin sağlanması; gerekli sağlık, eğitim ve araştırma yatırımlarına kaynak yaratılması ile mümkün olabilir. Eğitim toplumun her seviyesinde sağlanmalı ve bunun için her türlü iletişim aracı ve imkan değerlendirilmelidir.
Yorum Yap
Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap
Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.